Yüzümüzün canlı ve sağlıklı görünmesi, cildimizin nemli ve eşit tonda olması, güzel ve iyi görünmenin yanı sıra aynı zamanda genel bir sağlık sertifikası demektir. İyi ve sağlıklı görünen bir cilt genel anlamda gençlikle özdeşleşir. Geçen yıllarla beraber, çevresel ve genetik faktörlerin etkisiyle güneşin UV ışınlarının cilt hücrelerimizde oluşturduğu DNA hasarı cildimizdeki nem ve ışıltıda azalmaya neden olur. Yİrmili yaşların başından itibaren, cilt hücrelerinin destek dokusunu oluşturan en önemli proteinlerden kolajen ve elastin miktarı ve kalitesindeki azalma, cilt yaşlanmasına katkıda bulunan diğer bir önemli faktördür.

Yüz yaşlanması, yaşa bağlı bazı değişikliklerin, yüzümüzdeki kemik, yağ dokusu, ara destek dokusu, kaslar ve cildimizi etkilediği sürekli, durdurulamayan ve karmaşık bir süreçtir. Yaşa bağlı ortaya çıkan bu değişiklikler farklı genetik, cins ve ırkta her birey için birbirinden farklı bir hızda gelişir. Sosyal çevremizde veya yeni bir ortama girdiğimizde, yeni insanlarla tanıştığımızda herkesin duymaktan mutlu olacağı ‘’ yaşını hiç göstermiyorsun’’ veya ‘’yaşından daha genç gösteriyorsun.’’ Gibi konuşmalar olabileceği gibi, tam tersi yaşımızdan daha büyük veya yaşlı göründüğümüz durumlar da mevcut olabilir. Olduğumuzdan daha genç görünmek artık sadece genetik avantajlarımızla değil, çevresel etkiler, hayat tarzımız ve cerrahi veya cerrahi dışı yaşlanma karşıtı uygulamalar sayesinde gayet mümkün bir hale gelmiştir.

Tüm bu bilgiler eşliğinde size, bizi olduğumuzdan daha yaşlı gözükmemize neden olan 5 şeyden bahsedeceğim:

1-    Eşit olmayan bir cilt tonu:

Cilt yaşlanmasının %80 nedeni UV ışınlarının cilt hücrelerimizin DNA’sında yarattığı hasardır. UV ışınlarının bilinen en önemli kaynağı önce güneş, diğer kaynakları da ‘blue light’ dediğimiz TV, telefon, tablet gibi elektronik cihazlardan yansıyan ışıklar ve kapalı alanlardaki ışıklandırmalardır. Mevsimden bağımsız, ev ortamı da dahil, Geniş spektrumlu yani UV A ve B ışınlarına karşı yüksek koruyuculuğu olan 30 SPF üzeri güneş kremlerini düzenli kullanmak, gün içerisinde tekrarlamak cilt yaşlanmasının önüne geçmek ve cilt lekelerinin oluşumuna engel olmak için yapabileceğimiz en basit ve en ucuz yaşlanma karşıtı uygulamadır.

Bununla beraber, yıllar içinde oluşmuş olan cilt lekeleri ve cilt tonu düzensizliklerinin tedavisi için günümüzde en sık kullanılan yöntemler enerji bazlı cihazlar (energy based devices- EBD) ve mezoterapi yöntemiyle cilt katmanlarına uyguladığımız leke önleyici ve cilt tonu eşitleyici ilaçlar ve içeriklerdir.

2-    Cildinizdeki gözeneklerin genişlemesi:

Gözenekler cilt altında üretilen yağı ve teri dışarıya bırakan küçük açıklıklardır. Cilt gözeneklerinin görünümünü tamamen yok edemeyiz fakat görünümünü azaltabilir ve küçültebiliriz. Genişlemiş gözeneklerin nedenleri: aşırı sebum üretimi, cilt elastikiyetinin azalması, genetik, kolajen kaybı ve güneş hasarıdır. Peki neler yapabiliriz? Güneş cildimizdeki kolajen ve elastine zarar verir. Bunun önüne geçmek için düzenli güneş koruyucu kullanmalıyız. Ölü cilt hücreleri, kir, yağ, debris ile tıkanan gözeneklerin medikal cihazlar ve cilt bakımı ürünleriyle temizlenmesi gözeneklerin küçülmesini sağlar. Enerji bazlı cihazlar dediğimiz laser ve radyofrekans enerjisi içeren cihazlarla yapılan uygulamalar akneye neden olan bakterileri öldürür ve cilt altında kolajen ve elastin üretimini arttır, cilt altı kan dolaşımını düzenler ve gözeneklerin görünümünü azaltır.

3-    Gözlerinizin altındaki gölgelenmeler:

Göz altı ve göz çevresinde bulunan, yaşla veya genetik nedenlerle 20’li yaşlarda bile mevcut olan koyu lekeler, gölgelenmeler, göz altı torbaları, kırışıklıklar ve gözyaşı oluğunun belirginleşmesi olduğumuzdan daha yaşlı ve yorgun gözükmemize neden olan sebeplerden biridir. Bu bölgenin görünümünün iyileştirilmesi için öncelikle nedenin belirlenmesi gerekir. Göz çevresindeki pigment artışına bağlı mor halkalanmalar için mezoterapi seansları, ısıtılmış CO2 cilt altı uygulanması gibi yöntemler kullanılırken, göz yaşı oluğunun belirginleştiği durumlarda orta yüze ve elmacık kemiklerine kaybedilen volümü kazandırmak için dermal dolgu uygulamalarının yapılması gerekir.

4-    Ağız köşesinin aşağıya dönmesi:

Dudaklarımızın hareketlerinden sorumlu kas grupları birbiriyle uyumlu şekilde hareket eder. Bununla beraber bazı kişilerde genetik veya yaşla ilişkili olarak, ağız kenarını aşağıya çeken depresor anguli oris (DAO) dediğimiz kasın hiperaktivitesi sebebiyle ağız kenarlarının mimik yapmıyorken dahi aşağıya doğru dönmesi bizi olduğumuzdan daha yaşlı ve üzgün gösteren bir görünüme sebep olur. Bu kasın aktivitesini azaltmak için 2-4ünite botox veya kas üzerine dermal dolgu uygulanarak yapılacak miyomodulasyon ile dudak kenarlarının aşağıya doğru çekilmesi önlenebilir.

5-    Nemini ve hacmini kaybetmiş dudaklar:

Gençlik ve güzelliğin simgelerinden birisi de hacim ve şekil olarak yüzümüze uyumlu bir dudağa sahip olmaktır. Yaşla beraber azalan dudak içindeki yağ volümünün hyaluronik asit dermal dolguyla yerine konması, dudağa daha nemli, daha canlı, daha kırmızı bir görünüm kazandırmanın yanı sıra, dudak üzerinde oluşan barkot çizgileri veya smoker’s line dediğimiz çizgilerin görünümünün iyileştirilmesi için ilk tedavi basamağını oluşturur.

“Bu yazı içeriği bilgilendirme amaçlıdır. Konuyla ilgili daha detaylı ve doğru bilgiye ulaşmak için lütfen doktorunuza başvurunuz.”

Sevgiler;

Dr. Deniz Heppekcan

Visited 136 times, 1 visit(s) today

Leave A Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked *